"Mabedin çanlarının sesini duydunuz mu? Şu anda neyi dinliyorsunuz? Sesleri mi yoksa sesler arasındaki aralıkları mı? Eğer bu sessiz aralıklar olmasa sesler asla bu kadar etkili olmayacaktı".
Krishnamurti'den aktaran: Engin Geçtan, Hayat.
26 Haziran 2011 Pazar
25 Haziran 2011 Cumartesi
kitaplığımdaki altı çizili kitaplar 1
amaç: kitapların ve anıların tozunun alınması
süre: belirsiz
gerekçe: dönüş sıkıntısı
JOKOND İLE Sİ-YA-U
JOKONDUN HATIRA DEFTERİNDEN PARÇALAR
15 Mart 1924 Paris Luvur Müzesi
Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Can sıkıntısından çok çabuk bıkılıyor.
Bıktım artık canımın sıkıntısından.
İçimdeki bu ruh yıkıntısından
aldı fikrim şu hisseyi:
Müzeyi
gezmek iyi
müzelik olmak fena
1 Nisan
Bugün bir Çinli gördüm;
başı perçemli Çinlilere benzer yeri yok.
Ne de çok
baktı bana.
Bilirim ki ben
fildişini ipek gibi işliyen
Çinlilerin teveccühü
atılamaz yabana…
11 Nisan
ismini öğrendim her gün gelen Çinlinin:
süre: belirsiz
gerekçe: dönüş sıkıntısı
JOKOND İLE Sİ-YA-U
(ilk basım 1929)
Rönesans devrinin İtalyan ressamlarından Leonardo da vinci’nin meşhur eserlerinden birinin ismi Jokond’dur. Jokond tebessümüyle meşhurdur. Bu kitaptaki acayip sergüzeşt işte bu Jokond ile Si-Ya-U isminde bir Çinlinin macerasına dairdir.
Rönesans devrinin İtalyan ressamlarından Leonardo da vinci’nin meşhur eserlerinden birinin ismi Jokond’dur. Jokond tebessümüyle meşhurdur. Bu kitaptaki acayip sergüzeşt işte bu Jokond ile Si-Ya-U isminde bir Çinlinin macerasına dairdir.
JOKONDUN HATIRA DEFTERİNDEN PARÇALAR
15 Mart 1924 Paris Luvur Müzesi
Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Can sıkıntısından çok çabuk bıkılıyor.
Bıktım artık canımın sıkıntısından.
İçimdeki bu ruh yıkıntısından
aldı fikrim şu hisseyi:
Müzeyi
gezmek iyi
müzelik olmak fena
Ben bu maziyi hapseden saraya
öyle ağır bir hükümle kondum ki,
çatlarken sıkıntıdan yüzümde yağlıboya
mecburum durup dinlenmeden sırıtmaya:
Çünki:
ben o Floransalı Jokondum ki
Floransadan daha meşhurdur tebessümüm.
Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Ve madem ki maziyle konuşmaktan
çabuk bıkılıyor
ben
karar verdim bugünden itibaren
bir hatıra defteri tutmaya.
Belki dahli olur bugünü yazmanın
dünü unutmaya…
öyle ağır bir hükümle kondum ki,
çatlarken sıkıntıdan yüzümde yağlıboya
mecburum durup dinlenmeden sırıtmaya:
Çünki:
ben o Floransalı Jokondum ki
Floransadan daha meşhurdur tebessümüm.
Luvur müzesinde artık canım sıkılıyor.
Ve madem ki maziyle konuşmaktan
çabuk bıkılıyor
ben
karar verdim bugünden itibaren
bir hatıra defteri tutmaya.
Belki dahli olur bugünü yazmanın
dünü unutmaya…
...
Bugün bir Çinli gördüm;
başı perçemli Çinlilere benzer yeri yok.
Ne de çok
baktı bana.
Bilirim ki ben
fildişini ipek gibi işliyen
Çinlilerin teveccühü
atılamaz yabana…
11 Nisan
ismini öğrendim her gün gelen Çinlinin:
Sİ-YA-U
16 Nisan
Bugün gözlerin sesiyle
konuştuk kendisiyle.
Gündüzleri kumaş dokuyormuş,
gece okuyormuş.
İşte çoktandır ki gece
kara gömlekli bir Faşist ordusu gibi geldi.
Kendini sen nehrine atan bir işsizin
karanlık sudan sesi yükseldi.
Ve ey yumruk kadar başında
dağ gibi rüzgarlar esen
ben eminim ki bu anda sen
cevap almak için yıldızlara sorduğun
cevaplardan,
kuleler kuruyorsun kalın meşin kaplı
kitaplardan,
oku
Sİ-YA-U
OKU…
Ve gözlerin satırlarda isteneni bulunca
gözlerin yorulunca
bırak yorgun başını
siyah sarı bir Japon krizantemi gibi
kitapların üstüne…
UYU
Sİ-YA-U
UYU…
16 Nisan
Bugün gözlerin sesiyle
konuştuk kendisiyle.
Gündüzleri kumaş dokuyormuş,
gece okuyormuş.
İşte çoktandır ki gece
kara gömlekli bir Faşist ordusu gibi geldi.
Kendini sen nehrine atan bir işsizin
karanlık sudan sesi yükseldi.
Ve ey yumruk kadar başında
dağ gibi rüzgarlar esen
ben eminim ki bu anda sen
cevap almak için yıldızlara sorduğun
cevaplardan,
kuleler kuruyorsun kalın meşin kaplı
kitaplardan,
oku
Sİ-YA-U
OKU…
Ve gözlerin satırlarda isteneni bulunca
gözlerin yorulunca
bırak yorgun başını
siyah sarı bir Japon krizantemi gibi
kitapların üstüne…
UYU
Sİ-YA-U
UYU…
...
18 Nisan
Başladım unutmaya
tombul Rönesans üstatlarının isimlerini.
Görmek istiyorum
Başladım unutmaya
tombul Rönesans üstatlarının isimlerini.
Görmek istiyorum
çekik gözlü Çin nakkaşlarının
ince uzun kamış fırçalarından
damlıyan
siyah suluboya kuş ve çiçek
resimlerini..
ince uzun kamış fırçalarından
damlıyan
siyah suluboya kuş ve çiçek
resimlerini..
21 nisan
bugün çinlim
gözbebeklerimin
içinde durdu;
ve sordu:
“tanklarının kırk ayaklı tekerleriyle
pirinç tarlalarımızı ezenler,
şehirlerimizde
cehennem imparatorları gibi gezenler:
senin
seni yaratanin nesli mi?”
az kaldı “hayır” diye haykırarak
kaldıracaktım elimi…
2 mayıs
bugün Çinlim gelmedi.
5 mayıs
Bugün de yok…
8 mayıs
benziyor günlerim
bir istasyonun
bekleme salonuna.
gözlerim dikilidemiryoluna….
...
bugün çinlim
gözbebeklerimin
içinde durdu;
ve sordu:
“tanklarının kırk ayaklı tekerleriyle
pirinç tarlalarımızı ezenler,
şehirlerimizde
cehennem imparatorları gibi gezenler:
senin
seni yaratanin nesli mi?”
az kaldı “hayır” diye haykırarak
kaldıracaktım elimi…
2 mayıs
bugün Çinlim gelmedi.
5 mayıs
Bugün de yok…
8 mayıs
benziyor günlerim
bir istasyonun
bekleme salonuna.
gözlerim dikilidemiryoluna….
...
NAZIM HİKMET
835 SATIR
(JOKOND İLE Sİ-YA-U 'NUN BİRİNCİ KISMINDAN)
7 Haziran 2011 Salı
6 Haziran 2011 Pazartesi
Belleville: Paris'in bohem yüzü
Belleville'in rengi kırmızı ve siyah olmalı. Huzursuzluk vermek için yapılmış sanat eserleri gibi. Tablo olsa evimin duvarına asmam belki ama sevmeye devam ederim. Film olsa huzursuzca ama gizliden zevk alarak seyrederim. Reha Erdem'in "Hayat Var" filmi gibi.. Sarsıcı ama güzel
1 Haziran 2011 Çarşamba
ne kadar eski olursa o kadar iyi
eski giysiler, oyuncaklar, porselen fincanlar, gümüşler, arkası yazılı kartlar, siyah beyaz aile fotoğrafları, çantalar, ayakkabılar, tablolar, mobilyalar.. hepsinde ayrı yaşanmışlıklar var, hepsinin ayrı bir hikayesi. ve hikayelerini düşünmek ne kadar heyecan verici...
gezinti sonunda: üç euro'ya kahverengi ponponlu bir babet, iki euro'ya el dokuması dantel eldivenler, bir euro'ya hırka, bir euroya bir etek.. dönüş yakın ve bavulumda yer yok yoksa daha nelerde kaldı aklım
çocukmuşum da babaannemin eski evini, çekmecelerini kıyafetlerini merakla karıştırıyormuşum gibi..
neden bizim memlekette bu ikinci el ruhu yok? biz daha mı zenginiz, onlar daha mı alçakgönüllü?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)